Sayfalar

22 Ekim 2013 Salı

Kartaloş Sürücü Adayı Geliyor!






























.. Kim Bu Kartaloş Sürücü Adayı? ..
E aşkolsun, kim olacak, tabii ki ben!

Oradan seslerinizi duyar gibi oluyorum:

- Kaç yaşında ki bu, kendine kartaloş diyor?
- 34 yaşında galiba, ben öyle biliyorum...
- Çok da kartaloş sayılmazmış yahu... 
- Ehliyet almak için biraz karta kaçmış ama sanki...
- Ehliyeti vardır bence ama  araba kullanmaya daha başlamamıştır...
- Yok bence ehliyeti de yok bunun...
- Yok artık canım, bu yaşta?!.. El kadar bebelerin bile var!
- Ehliyeti var ya da yok... Bu yaşa gelmiş, İstanbullu kadın, araba kullanmıyor mu, eh pes!
- Bence de pes! Hiç kıro bir tipi de yok ama... Şaşırdım valla..
- Ben de... Çok ayıp, çok... Bir de modernim ayaklarında geziyo...
- Vallahi olacak iş değil!.. Rezil!
- Hem de ne rezil! Rüsva!.. Tüüüü!
- Yuuuh kalıbına!

Eeeh! Susun bakayım! 
Abarttınız ama ha!
Kartaloş sürücü adayı dediysek, bu kadar da madara edin demedik. 
Aşkolsun.

Ama evet, doğrudur!
 34 yaşındayım. Henüz ehliyet almadım, kıronun dibiyim! 
Valla, ciddi söylüyorum bakın... 34 yaşında, çağdaş bir kadının araba kullanmaması, hele hele de daha ehliyet bile almamış bence tam anlamıyla hırtlık.
Niye bunca zamandır hırt yaşadın? derseniz...
Bu süreçte araba kullanmam ciddi şekilde gerekmedi, aşırı bir hevesim olmadı. Üniversiteye ve sonrasında işe giderken hep toplu taşıma kullandım. Evde çalışmaya başlayınca da Gökhan'ın kullanıyor olması bize hep yetti, ben de ehliyet işini hep erteleyip, salladım. Nedeni tam anlamıyla budur.

.. Teyzeler Ne Dedi? ..

Ama tabii bu süreçte kafama irili ufaklı taşlar da yemedim değil!

Şimdi adını hatırlayamadığım bir teyze, bir sergi açılışımızda ayak üstü konuşurken, konu nereden açıldıysa artık; Aa kızım, senin ehliyetin yok mu? Hiç yakışıyor mu sana? Bu kadar çağdaş, modern bir kızsın sen! diye çıkışmıştı bana.

Ve bu yaklaşık 8-10 yıl önceydi!

Sonra bir gece annemlerle, bir aile dostumuzun evinde yemekteydik.. Rakılar, şaraplar içiliyor... Ev sahibimiz babama, biraz daha iç, biraz daha koyayım diye ısrar ediyor. 
Babam da, yok çevirme olur, içmeyeyim diyor. Ben o gece içmediğim için de - çok doğal olarak - kadıncağız;
 - E o zaman Eylül kullanır arabayı! diyor.
Benden cevap; 
- Ben kullanamam... Araba kullanmıyorum yani ben... 
Kadıncağızın yüzünden şööyle bir gölge geçti. Beni çok sever, gözünde özel bir yerim vardır. Bunu duyunca, içinden kim bilir ne düşünmüştür! Kibar kadın, bir şey de diyemedi. Ama benden de şööyle bir serinlik geçti yani!
Bu da, yaklaşık bir yıl önceydi.

Sonra aylar evvel bir gün, eve temizliğe gelen ablayla öğlen yemeği yiyerek laflarken ve ben eşimin her gün  taa Levent'e arabayla gidip gelmesinin zorluğundan yakınırken;
- Metrobüsle gitse ne iyi olur, dedim.
Kadın da son derece rahat bir şekilde şöyle dedi bana;
- Sabahları da metrobüse sen bırakırsın onu, akşam da alırsın...
Benim cevap belli:
- Ama benim ehliyetim yok ki!
Şimdi bana kağıt kalem verin, o anda kadının yüzünde beliren hayret ifadesini size çizeyim! 
Sonrasında anneme telefonda yakındığımı hatırlıyorum:
- Anneee, Mine Abla bile hayret etti yahu, Mine Abla bilee!

Bu tarz komiklikleri çok yaşadım. Komiklik diyorum şimdi ama yaşarken çok da komik gelmiyordu tabii!
Her seferinde, hemen gidip kursa yazılayım dedim ama yine hep bir şeyler çıktı, ehliyet işi yalan olup, sarktı...
Ta ki bir ay öncesine kadar!

.. Bu Araba Senindir! ..

Ben bu işi sarkıtıp, erteleyip durayım... 
Babam bir süpriz yapıp annemin arabasını yeniledi, annem de buna şaşıradursun, bir de yeni bomba patlattı: 
- Eski araba da senindir Eylül!
Şaşaladım tabii:
- Ay yok istemem ben... Satın siz onu yahu, benim ehliyetim bile yok...
- Hayır, senin olacak. Alırsın hemen ehliyet.

Kadıncağızın arabasına konmaktan utanan ben, debelenip duruyorum:
- Yok yok istemiyorum... Valla bakın... Gerçekten istemiyorum...Seneye kendime alıcam ben zaten.. Şimdi erken... (Ne erkeni yahu, kendimi 15lik yavru sanıyorum herhalde hala!) 
- Kızım, biz kararımızı verdik...
- Yok yok olmaz... Hem ben otomatik vites istiyordum, düz viteste zorlanırım şimdi...
(Töbeler olsun, şimdi burada yazarsam ayıp olacak ama "k...çım! demek istiyorum kendime!!)

Senin olacak, olmayacak diye inatlaşıp duralım...
Verdiği karardan asla dönmeyen ve sözü kanun olan babam net olarak buyurdu:
- Araba senindir. Konu kapanmıştır!

Eh buyur, buradan yak.
El mecbur, koştur koştur, bulduğum ilk kurs dönemine yazıldım!
Demek bana böyle bir şey gerekiyormuş!

Şimdi artık elinde defteri kitabı olan bir kartaloş öğrenciyim!
Kurs anılarım bir sonraki yazıya. Hepsini bu yazıda yazıp harcar mıyım hiç?:)

Şimdi izninizle azıcık test çözeceğim. 
Sonra da hırtlığımdan ve kıroluğumdan kurtuluyor olmanın verdiği coşkuyla akşam dersime gideceğim.

Çok merak ediyorum, kocamın yanında otururken, etrafımdaki uçan kaçan arabaya ve yayaya laf atan, sinirlenen ben, acaba nasıl bir sürücü olacağım!?

Fotoğraf: buradan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...